Antik Roma’da Vesta Bakireleri/Rahibeleri ya da Vestaller, Roma’nın kutsal ocağının ve ateşinin bakire tanrıçası Vesta’nın rahibeleriydi. Vesta’nın kutsal ateşi antik Roma’da kutsal bir ebedi alevdi. Başlangıçta sayıları iki, daha sonra dört ve nihayetinde altı olan Vesta rahibeleri kura ile seçilir ve otuz yıl boyunca kutsal ateşe bakarak ve ev yaşamıyla bağlantılı diğer ritüelleri yerine getirerek hizmet ederlerdi – bunların arasında 15 Haziran’da tapınağın ritüel olarak süpürülmesi ve belirli festivaller için yiyecek hazırlanması da vardı. Benzer şekilde, Vesta’nın kutsal ateşi aracılığıyla şehrin ve politik bedenin yaşamına ve ruhuna da bakıyorlardı. Kutsal ateşin ebediyen yanması ebedi Roma’nın varlığının sürdüğünü belirleyen bir işaretti.
Kutsal ateş/ocak Türk Kültürü’nde de önemli bir yer tutmaktadır. Mehmet Akif’in yazdığı İstiklal Marşı’nda bulunan “… sönmeden yurdumun üstünde en son ocak..” ifadesini lütfen bu noktada akla getiriniz.

Ateş her yıl Mart ayının Kalends gününde (yani ayın ilk gününde) yenilenirdi. (Kalends kelimesi bugünkü bazı Batı dillerinde takvim kelimesine karşılık gelen (İngilizce: Calendar, Almanca: Kalender, İspanyolca: Calendario, Fransızca: Calendrier) kelimesinin de etimolojik kökenidir.) Kutsal ateşin sönmesine izin vermek ciddi bir görev ihmaliydi; tanrıçanın korumasını şehirden çektiği anlamına geliyordu. Kutsal ateş, Vesta’nın cumhuriyet öncesi dönemde Palatine Tepesi’nin altındaki Roma Forumu’nda inşa edilen dairesel tapınağında yanıyordu. Tapınaktaki diğer kutsal nesneler arasında, Aeneas tarafından Troya’dan getirildiği varsayılan Pallas Athena’nın heykeli Palladium da vardı. Tapınak en az dört kez tamamen yanmış ve iki kez de alev almıştır. En son MS 191 yılında imparator Septimius Severus’un eşi Julia Domna’nın emriyle yeniden inşa edilmiştir.

Vesta rahibeleri başka hiçbir halk rahipliğine benzemezdi. Ergenlik çağına gelmeden önce bir dizi uygun aday arasından seçilirler, doğdukları aileyle olan yasal bağlarından ve yükümlülüklerinden kurtulurlar ve Vesta’nın altı rahibeden oluşan rahibe okuluna kaydolurlardı. Kıdemli bir Vesta rahibesi tarafından denetlenirler ancak Roma’nın önde gelen erkek rahibi Pontifex Maximus tarafından seçilir ve yönetilirlerdi; İmparatorluk döneminde bu ünvan sadece imparator tarafından kullanılmaktaydı.
Vesta’nın yardımcıları en az otuz yıl boyunca ona hizmet edeceklerine, Roma Devleti’nin hizmetinde onun ayinlerini öğrenip uygulayacaklarına ve tüm bu süre boyunca iffetlerini koruyacaklarına yemin ederlerdi. Roma adına üstlendikleri yükümlülüklerin yanı sıra Vesta rahibelerinin, bazıları kadın ya da erkek hiç kimseye tanınmayan olağanüstü hakları ve ayrıcalıkları vardı.
Vesta’nın ocağını denetleme görevi Vesta rahibelerine sırayla verilirdi, böylece her zaman en az bir Vesta rahibesi orada bulunurdu. Kutsal ateşin sönmesine izin veren Vesta rahibeleri kırbaçlanarak cezalandırılırdı. İffetlerini yitiren Vesta rahibeleri ensestten suçlu bulunur ve gönüllü gibi görünen kansız bir ölüm olan canlı gömülmeye mahkûm edilirlerdi. Cinsel partnerleri, eğer biliniyorsa, alenen dövülerek öldürülürdü. Bunlar çok nadir görülen olaylardı; çoğu rahibe cömert bir emekli maaşı ve evrensel bir saygınlıkla emekli olurdu. Daha sonra evlenmekte özgürdüler, ancak çok azı evlenmiştir. Bazılarının yeminlerini yenilediği görülmektedir.
Roma’nın Vesta rahibelerine benzer işlevlere sahip görevlilerin, çevredeki çeşitli Latin topluluklarında eski ve derinden yerleşmiş bir dini rolü vardı. Livy’ye göre, Vestallerin Roma öncesi kökenleri Alba Longa’ya dayanır; burada kralın bakire kızı, tahtı gasp eden amcası tarafından Vesta rahibesi olmaya zorlanmış ve mucizevi bir şekilde Romulus ve Remus adında ikiz erkek çocuklar doğurmuştur. İkizlerin babası Mars’tı; amcalarının onları öldürme girişimlerinden kurtulmuşlar ve Romulus Roma’yı kurmaya devam etmiştir. Roma’nın başlangıcına dair en yaygın kabul gören versiyonlara göre, şehrin efsanevi ikinci kralı Numa Pompilius ilk Vesta Tapınağı’nı inşa etmiş, ilk Vesta rahibeleri çiftini atamış ve onları bir Collegium olarak desteklemiştir. Ateş Tanrısı Vulcan tarafından hamile bırakılan bir Vesta rahibesinden mucizevi bir şekilde olduğu da söylenen Roma’nın 6. Kralı Servius Tullius, Vesta rahibelerinin sayısını dörde çıkarmıştır. Bu anlatı, kralın Vesta rahibelerinin sayesinde ve Vulcan’ın inayetiyle tahta geçtiği şeklinde tevil edilebilir. MS 4. yüzyılın sonlarında Ambrose, kendi döneminde Collegium’un yedi Vesta rahibesinden oluştuğunu iddia eder, ancak bu pek olası değildir; İmparatorluk döneminde altı Vesta rahibesinin bulunması olağan kabul edilirdi.
Vesta rahibeleri güçlü ve nüfuzlu bir sınıftı. Cumhuriyet döneminin sonlarına doğru, Sulla (Lucius Cornelius Sulla Felix) genç Julius Caesar’ı yasaklılar listesine dâhil ettiğinde, Vesta rahibeleri Caesar adına araya girmiş ve onun affedilmesini sağlamışlardır. Caesar’ın evlatlık varisi Augustus, Vesta rahibelerinin ahlaki itibarını ve kamusal görevlerde bulunmalarını teşvik etmiş ve ortadan kalkmış olan bazı geleneksel ayrıcalıklarını geri vermiştir. Onlara saygı duyulmuş ve bazı gizemli ve doğaüstü güçler ve yetenekler atfedilmiştir. Yaşlı Plinius bu güçleri zımnen gerçek olarak kabul etmiştir:
“Günümüzde de, Vesta rahibelerimizin, belirli bir duayı söyleyerek, kaçak kölelerin kaçışını durdurma ve şehrin sınırları dışına çıkmamış olmaları koşuluyla onları bulundukları yere perçinleme gücüne sahip oldukları genel bir inançtır. O halde bu görüşler bir kez doğru olarak kabul edilirse ve tanrıların belirli duaları dinledikleri ya da belirli söz biçimlerinden etkilendikleri kabul edilirse, tüm durumlarda bunun doğru olduğu sonucuna varmak zorundayız.“
Seçim Süreci
Tarikata girebilmek için bir kızın fiziksel, ahlaki ve zihinsel kusurlardan arınmış olması, yaşayan iki ebeveyne sahip olması ve özgür doğmuş bir Roma sakininin kızı olması gerekiyordu. En azından Cumhuriyet döneminin ortalarından itibaren, Pontifex Maximus, Vesta rahibelerini, ailelerinin ve diğer Roma vatandaşlarının bir araya geldiği bir toplantıda yirmi yüksek doğumlu aday arasından kura ile seçerdi.
M.Ö. 3. yüzyıldaki Patrici Yasası uyarınca, Vesta rahibeleri için adayların patrici soyundan olması gerekiyordu. Kızlarını 30 yıl boyunca Vesta rahibesi olarak adamak isteyen patriciler bulmak zorlaştığı için üyelik pleblere de açılmıştır ve daha sonra aynı sebepten dolayı özgürlüğünü kazanmış kölelerin kızlarından bile alınmaya başlanmıştır.
Seçme töreni captio (yakalama) olarak bilinirdi. Bir kız Vesta rahibesi olarak seçildiğinde, Pontifex onu işaret eder ve “Seni Vesta rahibesi olarak alıyorum, amata (sevgili), bir Vesta rahibesinin Roma halkı adına yerine getirmesi kanun olan kutsal ayinleri, ‘en iyi şartlarda’ bir Vesta rahibesi olanla aynı şartlarda yerine getirecek” (dolayısıyla bir Vesta’nın tüm haklarına sahip olarak) sözleriyle onu ailesinden uzaklaştırırdı. Vesta’nın tapınağının avlusuna girer girmez tanrıçanın hizmeti ve koruması altına girerdi.
Eğer bir Vesta rahibesi sözleşme süresi dolmadan ölürse, yerine geçecek adaylar en erdemli olanın seçilmesi için baş rahibenin odasına sunulurdu. Normal adayların aksine, bu adayların ergenlik çağına girmemiş, hatta bakire olmaları gerekmezdi; genç dullar ve hatta boşanmış kadınlar bile olabilirdi, ancak bu hoş karşılanmaz ve uğursuzluk olarak görülürdü. Tacitus, Gaius Fonteius Agrippa ve Domitius Pollio’nun MS 19 yılında böyle bir boş pozisyonu doldurmak için kızlarını Vesta rahibesi adayı olarak nasıl önerdiklerini anlatmaktadır. Aynı şekilde, Pollio’nun kızının seçilmesinin tek nedeni Agrippa’nın yakın zamanda boşanmış olmasıdır. Pontifex Maximus (Tiberius) başarısız adayı 1 milyon sestertiusluk bir çeyizle “teselli” etmiştir. (Sestertius, çeyrek dinar değerinde bir tür sikkedir.)
Görevler
Vesta rahibelerinin görevleri arasında iffetlerini korumak, Vesta’nın kutsal ateşine bakmak, kutsal penusunu (depo) ve içindekileri korumak; kutsal bir kaynaktan ritüel olarak saf su toplamak; halka açık ayinlerde kullanılan maddeleri hazırlamak, Vestalia’ya başkanlık etmek ve diğer festivallere katılmak vardı. Vesta rahibeleri Vesta’nın penusunda muhafaza edilen çeşitli kutsal nesneleri korurlardı; bunlar arasında Truva’dan getirildiği varsayılan bir Pallas Athene heykeli olan Palladium** ve bereket ayinlerinde ve en azından bir zafer alayında kullanılan, belki de zafer kazanan generalin arabasının altına asılan büyük, muhtemelen ahşap bir fallus da vardı.
Vesta’nın tapınağı esasen tüm Roma’nın ve vatandaşlarının tapınağıydı; tüm gün açıktı, geceleri ise sadece erkeklere kapalıydı. Vesta rahibeleri Vesta’nın tapınağını düzenli olarak süpürür ve temizler, dini anlamda tüm Roma’nın vekil kâhyaları olarak işlev görür ve Roma’nın kamusal ve özel dini arasındaki bağlantıları korur ve kontrol ederlerdi. Bedenleri sağlam kaldığı sürece Roma’nın duvarları da sağlam kalacaktı. Bedenleri Roma’ya aitti ve öldüklerinde, ölüm nedenleri ne olursa olsun, bedenleri şehrin sınırları içinde kalırdı.
Vesta rahibeleri kendi aralarından birini, Vestalis Maxima’yı üst düzey yetkili olarak kabul ediyordu, ancak hepsi nihayetinde rahipler okulunun başı olan Pontifex Maximus’un yetkisi altındaydı. Cumhuriyet döneminde Pontifex Maximus’un etkisi ve statüsü artmış ve dini makam, yıllık olarak seçilen konsüllüğün siyasi gücüne ömür boyu sürecek önemli bir ek haline gelmişti. Augustus, Pontifex Maximus ve dolayısıyla tüm dinin amiri olduğunda evini Vesta rahibelerine bağışlamıştı. Onların kutsal ateşi Augustus’un ev ateşi olmuş ve ev tanrıları (Lares ve Penates) onların sorumluluğuna geçmişti. Vesta rahibeleri ve İmparator arasındaki bu anlaşma İmparatorluk dönemi boyunca devam etmiştir.
Kurumun Ortadan Kalkması
Hıristiyanlığın yükselişi sırasında geleneksel Roma dinini korumaya çalışan MS 4. yüzyıl kent valisi Symmachus şöyle yazmıştır:
Atalarımızın kanunları, Vesta bakireleri ve tanrıların hizmetkârları için ılımlı bir nafaka ve adil ayrıcalıklar sağlamıştır. Bu armağan, kutsal iffetin bakımını basit hamallara ödeme yapmak için bir fona dönüştüren yozlaşmış tefecilerin zamanına kadar dokunulmazlığını korumuştur. Bu eylem üzerine genel bir kıtlık baş göstermiş ve kötü bir hasat tüm vilayetlerin umutlarını boşa çıkarmıştır […] yılı bereketsiz kılan kutsala saygısızlıktı, çünkü herkesin din adına inkâr ettiği şeyi kaybetmesi gerekiyordu.

Vestal Collegium’un feshedilmesi, İmparator Gratianus’un MS 382’de gelirlerine el koymasından kısa bir süre sonra gerçekleşmiş olmalıdır. Epigrafik olarak kanıtlanmış son Vestal, MS 385 yılında ölen papa Vettius Agorius Praetextatus’a bir heykel diken Virgo Vestalis Maxima olan Coelia Concordia’dır. Pagan tarihçi Zosimos, I. Theodosius’un MS 394 yılında Roma’yı ziyaret ettiğinde, yeğeni Serena’nın türünün son örneği olduğu söylenen yaşlı bir Vesta rahibesine hakaret ettiğini iddia eder. Zosimos’un anlatımından, Vesta kültünün hala işleyip işlemediği, bu tek Vesta rahibesi tarafından sürdürülüp sürdürülmediği ya da can çekişip çekişmediği net değildir. Cameron, Theodosius’un 394 yılında Roma’yı ziyaret etmediğine dikkat çekerek hikâyenin tamamına şüpheyle yaklaşır.
İleri Okumalar İçin
- Gruen, E. (1968). M. ANTONIUS AND THE TRIAL OF THE VESTAL VIRGINS. Rheinisches Museum Für Philologie, 111(1), 59-63. Retrieved February 23, 2021, from http://www.jstor.org/stable/41244355
- Staples, A. (2013). From Good Goddess to Vestal Virgins: Sex and Category in Roman Religion. United Kingdom: Taylor & Francis.
- Beard, M. (1980). The Sexual Status of Vestal Virgins. The Journal of Roman Studies, 70, 12-27. doi:10.2307/299553
** Yunan ve Roma mitolojisinde Palladium veya Palladion (Yunanca Παλλάδιον (Palladion), Latince Palladium), Troya’nın ve daha sonra Roma’nın güvenliğinin bağlı olduğu söylenen, Odysseus ve Diomedes’in Troya kalesinden çaldıkları ve daha sonra Aeneas tarafından Roma’nın gelecekteki yerine götürülen Pallas Athena’nın ahşap heykeli (ksoanon) olan büyük antik bir kült imgesiydi. Roma hikâyesi Virgil’in Aeneid’inde ve diğer eserlerinde anlatılır. Roma, birkaç yüzyıl boyunca gerçek Palladium olarak kabul edilen bir nesneye sahipti; neredeyse tüm bu süre boyunca Vestal Bakirelerinin bakımındaydı.
Palladium kelimesi 1600’lerden beri mecazi anlamda koruma veya güvenlik sağladığına inanılan herhangi bir şey, özellikle de Hıristiyanlık bağlamında bütün bir şehir, halk veya ulus için askeri bağlamda koruyucu bir rolü olduğuna inanılan kutsal bir kalıntı veya ikon anlamında kullanılmaktadır. Bu tür inançlar ilk olarak Bizans İmparatoru I. Justinianus’un hükümdarlığından sonraki dönemde Doğu kilisesinde öne çıkmış ve daha sonra Batı kilisesine yayılmıştır. Palladia kuşatılmış şehirlerin surları etrafında alay halinde taşınmış ve bazen de savaşa götürülmüştür.
