Turizmin etkilerinin doğasını detaylıca tartışmadan önce, içeriği belirlemek ve önemli olabilecek değişkenleri listelemek önemlidir. Bu değişkenler şunlardır:
Destinasyon bölgesindeki ekonomik gelişmişlik seviyesi
Yukarıda belirtildiği gibi, eğer bir otel inşa edilecek ve turist çekecekse, bu otelin bir kentte mi yoksa bir köyde mi kurulduğu arasında anlamlı bir farklılık bulunmaktadır. Kent içinde bu turistlerin harcamaları toplam harcamanın küçük bir kısmını oluşturacaktır ancak bir köyde konukların ve otelin harcamalarının köyde gerçekleşip gerçekleşmeyeceği önemli bir şart olmak üzere bu köyün toplam gelirine anlamlı bir katkı yapacaktır.
Turistik tesislerin yapısı ve çekicilikleri
Turistik tesislerin yapısı gerçekleşecek toplam harcamayı belirlemekte yardımcı olacaktır. Aşağıda tartışılacağı üzere, otelde harcanan bir sterline göre çiftlik evi konaklamasında harcanacak bir sterlinin daha büyük kısmının yörede kalma ihtimalinin daha yüksek olduğu bir gerçektir. Bu çiftçinin yerel mal ve hizmetleri satın alma eğiliminin daha yüksek olduğu gerçeğini yansıtır. Ancak bu gerçeğe karşın, otelde kalan ziyaretçiler konaklamaları için daha çok ödemeye meyillidirler. Otellerdeki turist harcamasının küçük bir kısmı yerel ekonomiye gitse de yine de bu daha yüksek miktardaki bir paranın küçük bir kısmıdır. Böylece kazanılan gelir açısından yerel ekonomi bir otelden bir çiftlik evine göre daha fazla gelir elde edebilir. Ancak bu argüman eğer ziyaretçiler oteli kendi beğenilerine uygun bulmaz ve aslında yerel çiftçilerle kalmanın beraberinde getirdiği deneyimleri talep etmekteyse boşa çıkacaktır.
Tesislerin yabancı sahiplik derecesi
Otel misafirleri çekmekte başarılı olabilir ancak otelin kurulmuş olduğu alandan dışarı olan gelir kaçakları otel yönetiminin kaynaklarını nerden aldığı dışındaki faktörler yüzünden artabilir. Dikkat çeken bir faktör otelin sahipliğidir. Eğer otel yabancı bir sahip elindeyse, karlar ana şirkete aktarılabilir ve bu şekilde yeterl ekonomiden çıkmış olur. Bu fenomen sadece otelin ya da perakende işletmlerininin yabancı bir milliyetten sahibi olması durum ile sınırlı değildir ve turistik işletme yerel mülk sahipleri elinde değilse aynısı geçerlidir. Örneğin Yunan Adaları’ndaki restoranların ve dükkanların sahibi Atinalılardır ve sezon sonunda işletmeleri kapatmakta ve Atina’daki diğer işlerine dönmektedirler.
Yerli olmayan işgücünün istihdam edilmesi
Yöreye ait gelir yaratma bakımından turistik harcamaların etkisi bölge dışından işgücü istihdam edilmesi ile kısmen azalmaktadır. Bazı nedenler böylesi bir pratiğe zorlayabilir. Yüksek sezonda talebi karşılayacak yeterli yerli işgücü bulunmamaktadır ya da yerli halk turizm endüstrisine alternatif istihdam sağlayacak noktada yeteri kadar gelişmiş bir ekonomik yapı bulunduğu için işe girmeye isteksizdir veya turizmde iş aramalarını engelleyen sosyal faktörler bulunmaktadır. Eğer büyük uluslararası bir şirkete aitse işletmeler büyük ölçekli örgütlerde yönetim açısından eksikliği olan yerel toplumda gerekli olan tecrübeyi ya da becerileri bulamıyor olabilir. Sonunda, tabii ki yerel olmayan işgücünün istihdam edilmesinin önemli bir sebebi de bu işgücünün ucuz olmasıdır. Daha sonra tartışılacağı üzere, yüksek seviyede işsizliğe ya da gizli işsizliğe sahip düşük gelir bölgeleri olarak karakterize edilen kırsal ekonomilerden işgücünü çeken turistik bölgelerin birçok örneği mevcuttur ve bu şekilde turizm de marjinal ekonomilerdeki göçmen işgücünü çeken diğer enüstrilerdeki örnekleri taklit etmektedir. Her iki fenomenin örnekleri İspanya’da bulunmaktadır, iç bölgelerden kıyıdaki turist şeridine göç meydana gelmiştir. Tabii bu durum 1950’lerde İspanya’nın sanayileşmiş kuzeydeki Avrupa ülkelerine göçmen işgücü sağlama geleneği bağlamında konumlandırılmalıdır ancak İspanya içinde de Endülüs gibi fakir güney bölgelerinden 1950’lerde ve 1960’larda Barcelona ve Bilbao gibi sanayileşmiş bölgelere göç olmuştur.
Yerel olmayan işgücünün istihdam sebebi her ne olursa olsun, sonuçta maaş ödemeleri yerel olmayan kişilere yapılmakta ve bu maaşların bir kısmının çalışanların memleketlerine aktarılması alışılmış bir durumdur. Bu Lloret de Mar’daki İspanyol göçmen işçiler üzerine yaptığı çalışmada Aliseon Lever (1987) ve Guernsey’dek Portekizli işçileri konu aldığı çalışmasında Milligan (1989) tarafından gösterilmiştir.
Ev sahibi toplumun gelir kaybına ek olarak bu pratikle bütünleşmiş bir de maliyeti vardır. Yerel işçiler konaklama, sağlık hizmetleri, ulaşım ve diğer hizmetlere ihtitaç duymaktadır ve bu tarz hizmetlerin sağlanması kendi içinde bir gelir akımı oluşturacaktır. Böyle bir durumun uygulanabilirliği yerel gelire katkıların sınırlı olması ve bazı sosyal zararlarla ilişkilendirilmesi anlamına gelmektedir. Bu nokta sosyal etkiler bölümünde kapsamlı olarak tartışılacaktır.
Hükümetin altyapı sağlaması
Bir bölge Cohen (1979) tarafından kaşifler olarak belirtilen turist tipini çekmişken daha fazla turist çekmek ve kitle turizmine geçmek için hem özel hem de kamu sektörü tarafından ek yatırım yapılması gerekir. Özel sektör otelleri, barları, restoranları, diskoları ve diğer eğlence tesislerini sağlarken hükümet de altyapı desteği sağlayacaktır. Ulaşılabilirlik yolların ve otopark alanlarının yapılması ile gelişecek, çöp toplama ve arıtma tesisleri hijyene ilişkin hizmetler için, umumi tuvaletler ve su arıtma tesislerine ihtiyaç duyulacak, sadece turistlerin değil işgücü akınının da tedavi hizmetleri için tıbbi tesisler gerekecek ve imar planlarının yapılması ve uygulanmasına ihtiyaç duyulacaktır. Bu hizmetlerin yapılması karmaşık bir gelir ve gider modeli ortaya çıkaracaktır. Bu hizmetlerin verileceği binaların yapımı açık bir şekilde istihdam yaratmanın bir yoludur ve yüksek işsizliğin olduğu bir bölgede eğer yerli işgücü kullanılırsa bu inşaat planı kendi başına pozitif bir ekonomik etki yaratacaktır. Aslında, bu hizmetlerin getirilmesi sadece turizm sektörünü değil aynı zamanda ofis yapımı ve hafif sanayi tesisleri yoluyla diğer hizmet sektörlerini ve perakendeciler gibi özel sektör yatırımlarını kendine çekecektir. Gerçekte bu Kuzey Amerika, Avrupa ve Avustralya’nın kıyı bölgelerinin gelişim sürecinin bir benzeridir. Fakat bu hizmetlerin getirilmesi fonlama gerektirecek ve bir dizi maliyet ortaya çıkacaktır. Merkezi hükümet işin içine girdiğinde bu yatırım harcamalarının maliyetleri sadece turist destinasyonundaki ev sahibi topluluğa kalmaz ve daha geniş bir topluluk arasında pay edilir. Ev sahibi ulus kazanılan döviz ve ödemeler dengesi için ek gelir gibi faktörlerden kazanç sağlayacağını göz önünde bulundurduğunda böylesi bir yatırım meşru hale gelecektir. Ancak bu yatırımlar yerel hükümet tarafından yapıldığında ya da finanse edildiğinde, ev sahibi topluluk kazançları kadar maliyetlere de katlanacaktır. Vergiler harcamaları karşılamak için veya inşaatı finanse etmek için alınan borçları ödemek için artırılabilir. Maliyetlerin ve kazançların sonuçtaki bilançosu girişimin başarısına bağlıdır ve özellikle hangi lokasyon ya da tatil tipi ya da günübirlik gezi revaçta olmasına bağlı olarak marjinal ekonomiler açısından başarı garantisi yoktur. Başlangıçtaki başarı coşkusu kısa bir süre sonra yerini acıya bırakabilir ve piyasa değişebilir. Bu değişimlerin örneklerinden bazıları 1960’lardaki safari parklarının başarısı ve 1986 ve 1987 yılında İngilizlerin Türkiye’ye olan ziyaret sayılarındaki hızlı artışın zamanla bu büyümeyi ani bir düşüşün takip etmesi olarak verilebilir.
Turist tipi
Yukarıdaki faktörlerin hepsi doğasında arz taraflıdır yani turistlere sunulan hizmetlerin uygulanmasından doğan ekonomik akışları belirtmektedir. Peki ya turistlerin kendileri? Etki mutlaka turist sayısı arttıkça ve kişi başına düşen ortalama harcama arttıkça daha büyük olacaktır. Ama aynı zamanda talebin doğası da önemlidir. Eğer kitle turistleri yerel topluluğun sağlayamayacağı maddelere ihtiyaç duyuyorsa, turizmden kazanılan gelirin önemli bir kısmı bu maddelerin bölge dışından ya da ülke dışından ithalatını gerektireceği için hemen kaybolur. Bu açıdan herhangi bir turist planlama yetkilisinin hasıla ve maliyet denkleşmesi serisi olmalıdır. Yüksek sayıda fazla harcama yapan turist belki eğer ikinci durum daha az ithalat gereksinimi doğuruyorsa az sayıda düşük racama yapan turistten daha az faydalı olabilir. Aynı şekilde yüksek sayıda turistin yerli topluluğun hayat tarzına müdahale etmeleri bakımından daha fazla sosyal maliyet yarattığı söylenebilir. Bu özellikle eğer turistler ve yerli topluluğun yaşam tarzları arasında büyük uçurumlar söz konusu ise doğrudur. Kanada’yı ziyaret eden bir Amerikalı turistin az etki yaratacağı ancak aynı Amerikalı turistin Bangladeş’i ziyaretinin çok daha büyük etki yaratacağını söylemek sıradan bir ifadedir.
Bir dereceye kadar, turizmle ilişkilendirilen ekonomik aktiviteler turizmin amacı genel ekonomik çerçeve içinde düşünüldüğünde önemli hale gelmektedir. Sahil şeridi veya şehir içi turizm gelişimi durumlarında, turistlere hizmet vermek için gerekli olan ithalatın kendisi, şehri içinde bulunduğu marjinal durumdan çıkarmak ve ekonomik hayatın içine çekme amacının önemli bir parçası olduğu ifade edilebilir.
