Aşağıdaki yazı, Moroz, P. W., & Hindle, K. (2012). Entrepreneurship as a process: Toward harmonizing multiple perspectives. Entrepreneurship theory and Practice, 36(4), 781-818. adlı çalışmanın özetlenmiş halidir.
Özet
Çalışmanın amacı, eğer varsa hem girişimsel süreçlerin hepsinde olan hem de sadece girişimsel süreçlerde olan unsurların keşfedilmesidir. Yaklaşımımız, girişimcilerin neyi nasıl yaptığını tartışmak ve bu fenomenle bağlantılı olduğu araştırmacılar tarafından ispatlanmış anahtar ortak noktaları belirlemek üzere yayınlanmış girişimsel süreç modellerinin değerlendirilmesi şeklindedir.
Bu çalışma alanının şanssızlığı olarak, sorgulamamız göstermiştir ki; var olan 32 girişimsel süreç modeli iddialarında ve önemli buldukları noktalarda parçalanmış (ortak noktaları olmayan) durumdalar ve girişimsel süreçlerin hem hepsinde bulunan hem de sadece girişimsel süreçlerde bulunanın anlaşılmasının sentezlenmesi üzerine oluşturulacak bir altyapı tesis edilmesi konusunda yetersizler. Çalışmadan elde edilen görüşler gelecek araştırmalar için önerilere, olanın en iyisini kapsayan tekli uyumlandırılmış bir girişimsel süreç modeli geliştirilmesi için teori geliştirilmesine ve uygulamanın eksikliğini gösterdiği alanlarda yeni teorik argümanlar eklenmesine olanak sağlamıştır.
Giriş
Hem teoride hem de pratikte, girişimciliğin doğasını anlamak ile ilintili bir çok sorunun anahtarı girişimsel süreçlerin hepsinde var olan ve aynı zamanda sadece girişimsel süreçlerde var olan unsurları keşfetmektedir.
Örnek : E girişimsel süreç olmak ve A ve B de girişimsel olmayan söz gelimi yönetimsel ve finansal süreçler olsun.
E1: (a, b, c, d, e, f, g, z) A1: ( c, d, g, j, l, x) B1: (c, m, y, x, d)
E2: (a, c, e, f, g, i, k, z) A2: ( c, d, q, w, b) B2: (q, w, r, t, y)
E3: ( a, c, e, f, g, j, l)
Buradan hareketle her girişimsel süreçte olan (generic): ( a, c, e, f, g )
Sadece girişimsel süreçlerde olan (distinct): (a, e, f, g, z)
İki setin ortak elemanları (a, e, f, g) aranılan unsurlardır.
Buradan hareketle, bu makalenin amacı ilk olarak girişimsel süreçlerde belirgin olan ikinci olarak da girişimsel süreçlere özgü temel etmenlerin olup olmadığının hakem sürecinden geçmiş ve yayımlanmış girişimsel süreç modelleri üzerinden incelenmesidir.
Çalışma özellikle model bazlı çalışmalar üzerinde yoğunlaşmıştır ki bunun iki nedeni vardır; birincisi iyi bir teorinin içerdiği özellikleri taşıması ( genellenebilirlik, kesinlik ve basitlik) ikincisi de pratik sonuçlarla bağlantılı özellikler (fonksiyonellik, kullanışlılık ve taşınabilirlik) içermeleridir.
Girişimcilik Araştırması: Uyum, Uyumsuzluk veya Rahatsız Edici bir Anlaşma?
Girişimcilik araştırmaları alanında birbiriyle bağıntılı ve son derece tahrik edici iki soru bulunmaktadır.
1.Girişimciler tam olarak idari fonksiyonlardan ayrı ne yapmaktadır?
2.Nasıl yapmaktadır?
Literatür taraması aynı kökten filizlenen ancak sonuçların çok farklı olduğu ve önerilerin çok büyük değişkenlik gösteren çok sayıda farklı bakış açısının olduğunu göstermiştir.
Üçüncü, bağlantılı ancak daha az incelenmiş bir soru daha bulunmaktadır. Bu da akademik teori geliştirme ile girişimcilik pratiklerinin çalışmasından doğan tecrübi (ampirik) teorileştirme arasında büyüyen bir bağlantısızlık bulunup bulunmadığıdır. Bizim bakış açımıza göre üçüncü soru ilk iki soruyu cevaplandırmada kullanılabileceği şeklindedir.
Bygrave(2006), girişimcilik paradigmasının geleceğine ilişkin çalışmada bahsi geçen bu iki alan arasında büyüyen dengesizliğe vurgu yapmış ve bazı çözüm önerileri sıralamıştır. Bunlar indirgemeciliğin terkedilmesi, gözlemden kaynaklanan çerçeve çalışmalara eğilinmesi ve kompleks istatistik modellere, devrimsel teorilere ve yaratıcı metodolojilere daha az önem verilmesi şeklindedir.
Akademik bir disiplin olarak girişimciliğin doğasına ilişkin akademisyenler arasında gözle görülür bir anlaşmazlık bulunmaktadır: Açıklayıcı teori vurgusuyla sosyal bilimlerin kuralları mı hüküm sürmelidir yoksa pratik bazlı teorileştirme ve eğitimden oluşan problem çözümü getiren uygulamalı bir yönetim alanı olarak kabul edilmesi mi daha uygundur.
Bizce, pratik bazlı teorileştirme ile saf teori geliştirme arasında denge kurmakta ve girişimcilik fenomeninin incelenmesinde süreç bazlı bir görüş içeren varoluşsal bir yaklaşımın benimsenmesinde yarar ve fırsat vardır.
Bu konuda Van Maanen ve Pfeffer arasındaki tartışma ile karakterize edilebilecek bir ikilem vardır. Pfeffer organizasyonel çalışmalar alanında bir tercihi ön plana çıkarmış ve çalışmaların daha odaklanmış, titiz ve kurallı olmasını önermiştir. Van Maanen ise buna karşı çıkmış teknokratik hayal gücü eksikliğinden dehşete kapıldığını belirtmiş ve bilim açısından güvenli (safe for science) organizasyon sistematikleri ve organizasyon teorileri oluşturmak için dizayn edilmiş; incelenmemiş, abartılı ve kuramsal zorlamalar kümesine indirgenmiş bir alan haline geldiğinden bahsetmiştir.
Ancak, biz Van Maanen’ın organizasyon teorisindeki genellemeleri hakkındaki eleştirisini onaylasak da yine de girişimsel süreçler hakkında her makul modelin girişimciliği anlama açısından gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bu açıdan herhangi bir teorinin olabildiği kadar basit ama daha fazla değil olması gerektiğine inanıyoruz. Biz aynı zamanda bir jenerik girişimsel süreç modelinin de olabildiği kadar evrensel (kapsayıcı) olması gerektiğine inanıyoruz.
Girişimsel faaliyetlerin akademik araştırmasının çerçevelenmesinde süreç teorisi kullanımı faaliyetleri bazı kavrayışlı gözlemler sunmuş ve aşağıda sıralanan girişimcilikle alakalı konu ve sorunlara bilgi sağlamıştır. Bunlar;
-Planlama ve tasarım çalışmaları
-Örgütsel evrim çalışmaları
-Yaşam döngüsü teorisi çalışmaları
-Çatışma temelli mantık veya diyalektik çalışmaları
Daha sonra, şu soruların sorulması yolu ile farklı girişimsel süreç modellerinde ortaya çıkan sorunlar incelenmiştir.
Bunlar;
1.Süreç teorisi girişimcilik fenomeninin keşfine uygun mudur?
2.Var olan girişimsel süreç modelleri girişimcilerin neyi ve nasıl yaptıklarının tanımlanması açısından yakınsaklık öneriyorlar mı?
3.Var olan girişimsel süreç modelleri kavramsal olarak mı ampirik olarak mı türetilmiştir?
4.Teori ve pratiğe katkıda bulunuyorlar mı?
5.Var olan bu modeller Hindle’ın (2007) ‘Girişimcilik fenomeni ile ilintili olarak hem tüm süreçlerde bulunan hem de sadece bu süreçlerde bulunan şey nedir?’ sorusuna açıklık getirmek ve girişimciliğe hem teorik hem de pratik açıdan odaklanmak suretiyle cevap verme girişiminde bulunmuşlar mı veya bazı görüşler/katkılar sağlamışlar mıdır?
Yaklaşımımızın mantığı aslen olmasa bile dolaylı şekilde girişimsel süreç çalışmalarının ve girişimsel süreçlere atıfların literatürde oldukça yaygın olmasıydı. Ancak sıklıkla girişimsel süreç modelleri teorik destekten yoksun biçimde ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında genellikle takip edilmesi veya tanımlanması kolay olmayan teorik veya teorik olmayan farklı yaklaşımlarla doldurulmuşlar ve şekillendirilmişlerdir.
Aynı zamanda, süreç sorunlarının bölümleri şu an için araştırmacılarca girişimsel süreçlerde temel kabul edilen bazı belirgin kavramların yokluğunda ya da tamamen yok sayılarak incelenmiştir. Bunlar; sosyal ağların kurulması ve kullanımı, fırsat kavramı, başarılı girişimcilerin algısal süreçleri ve rutinleri, girişimsel aracıların kurulmasını destekleyen veya kısıtlayan çevresel veya içeriksel faktör çalışması olarak sayılabilir.
Girişimsel sürecin (şayet böyle bir şey varsa) tümünün daha net anlaşılması için çalışma aşağıdaki şekilde yapılandırılmıştır.
1.Süreç çalışmasının neden girişimcilikle bağlantılı olduğunu inceledik.
2.Girişimcilik çalışması yaparken girişimsel süreci temel analiz birimi olarak öne çıkaran perspektiflerin nasıl kullanıldığını araştırdık.
3.Girişimsel süreç modellerini tanımlayabilecek göstergeleri tanımlayabilecek bir metodoloji oluşturduk.
4.Metodolojide yer alan ana başlıklar üzerinden literatür taraması gerçekleştirdik.
5.Bulgularımız sunduk ve çalışmanın potansiyel sınırlılıkları hakkındaki görüşümüzü sunduk.
6.Sonuç ortaya konuldu ve çalışmadan elde edilen görüşler ileriki çalışmalarda kullanılmak üzere tek tek belirtildi.
Girişimciliğe Süreç Bazlı Bir Bakış
Değişim, aksiyon ve yenilik kavramları girişimciliğin alamet-i farikalarındandır. Olaylar akış, yaratım ve ‘olmak’ kavramlarıyla çerçevelenmiştir. Bu bakış açısı da yaratıcı, stratejik ve örgütlemeci ve birbiri ile bağıntılı süreçler kümesini içeren ve temelde aksiyon bazlı bir fenomen olan girişimcilik çalışmaları ile bağdaştığını gösterir.
Bu bölümde süreç teorisinin çok genel bir özeti verilecek, alandaki anahtar sorular gözden geçirilecek ve alanla alakalı bazı değerbilimsel (aksiyolojik) ve bilgikuramsal (epistemolojik) kritik sorunlara değinmek suretiyle girişimcilik alanının merkezindeki soruları ampirik açıdan araştırma potansiyeli tartışılacaktır.
Süreç Teorisi, Anlayışı ve Uygulaması
En basit ifadeyle, süreç teorisi etrafımızdaki dünyayı kavramada nesneler yerine süreçleri temel yapı taşları olarak kavramlaştıran bir düşünce üzerine kurulmuştur. Whitehead, Bergson ve Heidegger tarafından temelli atılmıştır. Whitehead’in iddiasına göre; gerçeklik, ‘deneyim fırsatları’ kümelerince gruplandırılan ve daha sonra ayrık süreçlere bölünebilen değişen varoluş durumlarının sürekli bir zinciri olarak yorumlanabilir. Whitehead’in katkıları, Bergson’un özellikle durağanlık ve çokluluk kavramları üzerinden uzay-zaman hakkındaki etkileyici görüşlerinden geldiği öne sürülür. Bergson kantitatif ve kalitatif olmak üzere iki tip çokluluk tanımlar ve örnekler verir; kantitatif çokluluk her zaman homojenken kalitatif çokluluk ise her zaman heterojendir.
Whitehead ve Bergson zamansal ‘olmak’ kavramının özü üzerinde yoğunlaşmışken, Heidegger ‘Varlık ve Zaman’ adlı kitabında aksiyonun nasıl algılandığıyla alakalı yeni kavramlar ortaya sürmüş ve bunu da zamanda maksatlı ve maksatsız varoluşun olması ayrımını yaparak gerçekleştirmiştir.
Bu dayanak olan düşünsel bakış açıları, herhangi bir süreç şekli hakkında gerçekleştirilen teori geliştirme ve pratik bazlı teorileştirmede, özellikle süreçleri araştırma konusunda kullanılan metodolojilerle alakalı iki ilkesel gereksinim önermişlerdir. Bir çıktının ‘nasıl’ını anlamak isteyen süreç araştırmacıları şu iki alana dikkatlerinin büyük kısmını odaklamak zorundadırlar.
1.Değişim nasıl yaratılır (girdilerin çıktılara dönüşümü)
2.Dönüşümsel süreçlerin sonucu olarak ortaya çıkan ilerlemeci sosyal ve bireysel değişim ile bağlantılı olan ‘olma’nın varlıkbilimi (ontolojisi)
Bu araştırma ile alakalı öncelikler kurulduktan sonra, bir çok farklı sürecin incelenebilmesi mümkündür.
Aldrich ve Martinez (2001) yönetim çalışma alanı ile alakalı süreç teorisi çalışmalarına iki ana gruba ayırmışlardır: olay-bazlı ve sonuç-bazlı süreçler. Sonuç bazlı araştırma iki problem ortaya çıkarır; ilki açıklamalar bağımlı değişkenin seçilmesi üzerine geriye doğru kurulduğu için araştırma ön yargısına yol açabilir, ikincisi ise sonuca dahil olarak algılanan bazı veya tüm birimlere yayılmasından bağımsız olarak, olaylar ancak zamandaki bir noktada gözlemlenebilir. Bunun aksine, olay bazlı araştırmalarda açıklamalar ileriye doğru kurulur ve zaman içinde gözlemlenebilir ve geçmişteki bakış açılarına kaçınılmaz şekilde bağlıdır.
Chandler ve Lyon (2001), yaptıkları araştırmada girişimcilik literatüründeki çalışmaların %80’inin sonuç bazlı ve çok küçük bir bölümü zamansal karşılaştırmalı olmak üzere %20’sinin olay bazlı olduğunu bulmuşlardır.
Bu görünüm şu gerekçelerle açıklanmıştır;
a.Karşılaştırmalı zamansal araştırma için erişim ve destek yokluğu
b.Olay bazlı metotlarla yetişmiş olan araştırmacı azlığı
c.Süreçsel olayların derinlemesine keşfinin kaynak ve zaman bağlanması gereksinimi
d.İyi teori, teknik ve pratiği neyin oluşturduğuna dair anlayış kıtlığı.
Bu ayrımın yanında başka ikili bir ayrım daha yapılmıştır. Birbirinden oldukça farklı varoluşsal ve bilgikuramsal açıdan ön kabullerde bulunan iki ayrık süreç teorisi akımı şunlardır: Süreç (öyküsel) teorileri ve dağılım (rasgele) teorileri. Araştırma alanında oluşan genel kanı bu iki teorinin birlikte kullanımının kör noktaları belirlemede ve boşlukları doldurmada kritik rol oynadığıdır. Bir sonraki bölümde bu iki yaklaşımın gereksinimleri tartışılacaktır.
Girişimsel Sürecin Araştırılması
Çalışmanın ilk evresinde rehberlik etmesi amacıyla Bygrave’in (2004) girişimsel süreç tanımı kullanılmıştır: Fırsatları yakalamak ve onları kovalamakla bağlantılı tüm işlevler, faaliyetler ve hareketler bütünü. Bygrave’in bize asıl ilham veren kısmı gelişim ve iyi bir teorinin pratikteki uygulamalar sonucunda bireylerin daha iyi bir girişimci haline gelebilecekleri görüşüydü. İncelediğimiz her girişimsel modelde bu iki taraflılığın (teori ve pratik) var olup olmadığı konusunda bu modelleri değerlendirdik.
Çalışmalarda girişimciliğin sonradan öğrenilemeyecek, ancak bireyin içinde var olan bir içgüdüsel kavram olduğu ön yargısı karşımıza çıktı. Yine burada Bygrave’in bir iddiasına yer vermek yerinde olacaktır: ‘ Girişimcilik, düzgün, sürekli ve lineer süreçleri incelemek için geliştirilmiş tekniklerle araştırılamayacak tutarsız, devamlılığı olmayan ve non-lineer bir olayla başlar.’
Gartner(1985) her yeni yatırım/girişim için anlamlı unsurları dört kritik gruba ayırmıştır:
- Bireyler
- Organizasyon
- Çevre
- Süreç
Gartner, girişimsel sürecin sonucu olan yeni şirket kurma ile alakalı tüm olguların anlaşılabilmesi için, çalışmasının girişimcilik araştırması alanı için gerekli bir boyutlar kümesiyle bütünleştirdiğini iddia eder. Bir başka deyişle bu değişkenlerden birinin bile olmadığı bir çalışma haliyle eksik kalmış olacaktır.
Burada kapsayıcı bir soru ortaya çıkmaktadır. Genel, kesinlik içeren ve göreceli olarak basit bir girişimsel süreç modeli bu denli karmaşık bir alandaki farklı aktiviteleri kapsayacak ve araştırmalarda rehberlik etme yetisine sahip olacak bir hale gelebilir mi? Aynı zamanda; gayeler, bir araya getirme, fırsatın keşfi, tatbik etme, gerçeğe ters düşen (sıra dışı) düşünme ve inovasyon gibi girişimcilikle alakalı olduğu düşünülen mevcut kavram ve teorilerin üzerine kurulabilecek ve onları kucaklayabilecek mi? Herhangi bir girişimsel süreç modeli birbiriyle alakalı ve değişkenlerle dolu bu alanların üstesinden gelebilecek mi?
Bu bağlamda, çalışmamızın özü mevcut girişimsel süreç modellerinin şu kriterler üzerinden değerlendirilmesi üzerine kurulmuştur:
-Ayrıklık ( model genel olarak yönetimsel süreçleri değil de özellikle girişimsel süreçlere mi uygulanmış)
-Genellenebilirlik
-Hatasızlık/tamlık (süreç iddiası için kanıtsak bir dayanağı var mı)
-Basitlik/Karmaşık olmama (Hem akademik çevreye hem de uygulayıcılara rehberlik etmesini sınırlandıracak karmaşıklıkta olup olmadığı)
Girişimsel Süreç Modellerini Sınamak İçin Bir Yapı Geliştirmek
Özellikle süreç perspektifinden girişimcilik fenomenini alandaki araştırmacıların nasıl kavramlaştırdıklarını belirlemek için bir model kümesi seçtikten sonra, bu kümedeki modelleri birkaç kategoride değerlendirdik.
1.Epistemoloji (Bilgi kuramı)
2.Kullanılan metot
3.Amaç
4.Modelin ilk taslağı
5.Modelin işlevi için anlamlı görülen unsurlar
6.Açıklama gücü
7.Analiz seviyesi
8.Modelin girişimcilik fenomeni açısından ortak ve ayrık süreçlerin belirlenmesi açısından bir görüş verebilecek net, sıkı ve isabetli bir girişim süreci betimlemesi içerip içermemesi
Burada modelin tanımını da yapmak gerekirse, model her zaman bir teori değildir ancak bir fenomeni açıklama yetisine sahipse ve genellenebilirlik, eksiksiz olma ve basitlik özelliklerini gösterdiğinde teori de olabilir. Teorinin Bacharach(1989) tarafından yapılmış özet tanımı ise şudur: ‘Teori, bağlayıcı varsayımlar ve kısıtlamalar kümesi içinde kavramlar arasındaki ilişkilerin bir ifadesidir. Karmaşık ampirik bir dünyanın düzenlenmesi için kullanılan bir dilsel aygıttan fazlası değildir.’
Bir modelin gerçekten bir teori olup olmadığının belirlenmesi için Merton dört kriter ortaya koymuştur.
1. Kavramlar arasındaki ilişkilerden bağımsız olmak kaydıyla insanların hesaba katması gereken değişkenleri içeren genel yönelimler olup olmaması
2.Açıkça belirtilmiş, açıklanmış ve tanımlanmış ancak birbiriyle ilişkili olmayan kavramların analizinin olup olmaması
3.Alternatif açıklamaları ya da yeni gözlemleri açıklama çabası olmaksızın tek bir gözlemden çıkarılan amaca özel (ad hoc) hipotezlerin olay sonrası (postfactum) yorumunun olup olmaması
4.Daha derin ilişkilerin analiz edilmeye kalkışılmadığı ancak iki değişken arasında ilişkiyi özetleyen yalıtılmış bir savın oluğu ampirik bir genelleme olup olmaması
Steyaert(2007), girişimciliğin süreç bazlı araştırmalarında karşılaştığı sekiz bilgikuramsal (epistemolojik) yaklaşım varlığından söz etmektedir.
a.Denge temelli
b.Düzen yaratan
c.Yorumlayıcı
d.Fenomenolojik (Görüngüsel)
e.Sosyal yapılanmacı
f.Faydacı (Pragmatist)
g.İlişkisel maddeci (materyalist)
h.‘Olma’nın sosyal ontolojisine dair
Yazarlar burada her bir yaklaşımın teoride ve pratikte uygulamaları olduğundan ancak birbiriyle karşılaştırması zor olan farklı yaklaşımları içeren modeller üstünde çalışmanın zaten karmaşık olan bir alanı daha da zorlaştıracağından ve kendi tercihlerinin de kullanışlılık ve açıklayıcılık açısından ‘pragmatist’ yaklaşımdan yana olduğundan bahsetmektedir.
| SINIF | AÇIKLAMA |
| Evre Modeli | Olası (önsel/a priori) evreleri, temel görevlere ya da aşamalara bölmekte; ana zayıflığı araştırma kapsamını daraltmasıdır. |
| Statik / Durağan Taslak | Faaliyetler dizisini incelemeden yatırım yaratım sürecinin tüm sürecini karakterize eder. Süreç bazlıdır ancak dinamikler dizisini yakalayamaz. |
| Süreç Dinamiği | İçerik ve süreçteki değişimlerin neden ve nasıl sonuçları şekillendirdiğini incelerken nicel metotlar kullanır. |
| Ölçme Dizileri | Yeni yatırım yaratım sürecine tarihsel dizi bazlı yaklaşımdır. Bu yaklaşım araştırmacılara süreç içinde geçmişi ve geleceği önceki durumların nasıl şekillendirdiğinin dinamiklerini anlamasına izin verir. |
| Diğerleri | Yukarıdaki 4 modele uymayan herhangi bir model. |
Analiz Birimi, Açıklama Gücü, Genellik ve Ayrıklık
Herhangi bir girişimsel süreç modelinin analiz birimi girişimcinin çevresiyle karşılıklı etkileşime girdiği bağlamında, birey, grup yada takım, örgüt ya da şirket, dış çevre, toplum, bölge, vb. olabilir. İkiden fazla analiz seviyesine sahip modeller çoklu olarak sınıflandırılır.
Modeller aynı zamanda, içerik açısından girişimcilik fenomenine odaklanma derecesi yönünden de dar biçimde spesifik (bir olay), geniş biçimde spesifik (belirli bir tip olay, konu, araştırma konusu, sanayi dalı), karışık genel (girişimcilik ve diğer girişimsel süreçlere uygulanmış), genel (özellikle girişimciliğe uygulanmış ancak çok genel ve belirsiz şartlarda), jenerik (her süreçte olan) ve ayrık (sadece girişimsel süreçlerde olan) olarak ayrıma tabi tutulur.
Modelin açıklama gücü de dayanağının tutarlılığı, kapsamı, olay/süreçlerle bağıntılı varsayımların çeşitliliği ve bunların birbiriyle ilişkisi yönünden değerlendirilir. Sonuç olarak düşük, orta ve yüksek açıklama gücüne sahip olabilirler.
Çalışma Parametreleri, Veri Toplama ve Sınıflandırma Metotları
Veri araştırmamız, son 40 yılda girişimcilik fenomeni üzerine odaklanmış ve özellikle bu fenomeni tanımlayan kavramlaştıran tüm hakemli dergi yayınlarını ve akademik kitapları inceledi. Kavramsal ya da ampirik bulgu içermeyen ders kitaplarındaki eğitsel modeller hariç tutuldu. Bildirilerde yer alıp da makale statüsüne kavuşmayan yayınlar da dışarıda tutuldu. Google Books, Google Akademik, EBSCO ve ABI/Inform eşleştirilmiş anahtar kelimeler kullanılarak araştırıldı: 1. girişimcilik, yeni yatırım yaratımı, fırsat ve 2. süreç, model, dizi, vaka.
Araştırma 100’ün üstünde çalışmayla sonuçlandı ve akabinde modellerin özellikle girişimsel süreç üzerinde odaklanıp odaklanmadığı kriteri kullanılarak 32 taneye düşürüldü.
Bulgular
Girişimsel süreç üzerine odaklanmış 32 akademik çalışma ve bulundu ve sınıflara ayrıldı. Modellerin çoğunluğu statik taslak dizaynına sahipti veya evre modeli dizaynına sahipti. Dinamik süreç modelleri sayıca azınlıktaydı ve sadece bir tanesi nicel dizi çalışması içeriyordu.
32 modelden 20’si kavramsal yapılardan oluşurken ancak 12 tanesi ampirik kanıt üzerine konulmuştu. Bu ampirik çalışmalardan ise 3 tanesi hem nicel hem de nitel metotlar kullanmıştı. En çok kullanılan analiz birimi girişimci birey iken örgütler ikinci sırada geliyordu; 16 model ise birden fazla analiz birimi kullanmıştı. Kapsamı açısından genel olarak nitelendirilen 14 çalışmadan ise sadece 5 tanesi yüksek açıklama gücüne sahipti.
Bu 32 çalışmadan sadece 4 tanesi (Gartner (1985), Bruyat&Julien (2000), Sarasvathy (2006), Shane (2003)) süreç açısından genel ve ayrık süreçlerin tanımlanması yoluyla girişimsel süreci kavramlaştırma yoluna girmişti. Bu 4 model sonraki bölümde irdelenecektir.
| MODEL SINIFI | AMPİRİK/ KAVRAMSAL | GENELLİK SEVİYESİ | ANALİZ SEVİYESİ |
| Evre Modeli 12 | Kavramsal 21 | Belirgin (Spesifik) 1 | Birey 25 |
| Statik / Durağan Taslak 11 | Ampirik 10 | Geniş anlamda spesifik 11 | Grup/Takım 3 |
| Süreç Dinamiği 8 | Nitel 10 | Genel ama karma 1 | Örgüt 21 |
| Ölçme Dizileri 1 | Nicel 3 | Genel 16 | Ara çevre 7 |
| Diğerleri 0 | Her ikisi 3 | Genel ve ayrık 4 | Makro Çevre 2 |
| Toplam 32 | Pratik bazlı 7 | Çoklu 16 |
Model 1: Gartner (1985)
Gartner çalışmasında girişimci olan ve olmayan arasındaki farklar yerine girişimciler ve onların yarattığı örgütler arasındaki yeni yatırım yaratım sürecindeki farklara yoğunlaşmıştır. Gartner modelinde girişimsel süreçlerde ortak olarak gözlemlenen 6 süreç bileşeni olduğunu belirtmiştir. Bunlar;
a.İş fırsatlarını tespit ederler.
b.Kaynakları biriktirirler.
c.Ürün ve hizmetleri pazarlarlar.
d.Ürün üretirler.
e.Örgüt inşa ederler.
f.Hükümet ve topluma karşılık verirler.
Ancak maalesef bu süreç bileşenlerinin hiçbiri ayrık olma yani sadece girişimsel süreçlerde bulunma şartını sağlamamaktadır. Gartner açıkça girişimsel sürece özgü olduğunu düşündüğü noktayı şu şekilde belirtir: girişimci bireysel uzmanlıkla ortaya çıkan ve bağımsız, kâr odaklı olan yeni bir yatırım yaratım üzerine odaklanmış çok boyutlu örgütsel belirme (örgütün ortaya çıkması) sürecine dahil olur.
Bu sürece ilişkin yenilik şirketin pazara yeni girdiği ya da yeni tedarikçi olduğu durumda ürünlerle, süreçlerle, piyasalarla ve teknolojilerle ilintilidir.
Süreç ilk başta yüksek açıklama gücüne, görünüşteki basitliğine ve sunulduğu ve tanımlandığı kadarıyla modelin açıklığına bağlı olarak oldukça cazip görünmekteydi. Ancak maalesef ortak ve ayrık süreçlerin tanımlanmasında sorunsal olarak görünen bazı eksikliklere sahipti. İlk olarak yeni bir yatırıma girişme niyetinin bu konseptte oluşan bir belirim sürecine bağlı olup olmadığı açık değildi. İkincisi de eğer bir birey yukarıdaki belirim sürecine dahi olursa ancak bunlardan herhangi birini gerçekleştiremezse yine de girişimci olarak değerlendirilebilir miydi?
Bir başka konu ise kâr odaklı olma şartının tartışmalı olmasıdır, son yıllarda girişimcinin kişisel veya hissedarların zenginliği ile alakalı olmaktan çok dönüştürücü ve değer-yaratıcı faaliyetlerde bulunmakta olan bir aracı olarak görüldüğü sosyal bir bakış açısı gündemdedir. Üçüncüsü ise yenilik kavramının dar bir anlamda inovasyon yani ticari değere dönüştürülmüş yenilik anlamına sıkıştırılmasıdır ki eğer girişimcilik ve inovasyon arasında ortak kanı olduğu şekilde bir bağ varsa bunun yeni yatırım yaratım süreci ile ilgili ele alınması gerekirdi. Bu modelde eğer bu süreç kâr getiriyorsa inovatif olmayan sonuçlar doğursa da hala girişimci sayılması ki bir çok akademisyene göre inovatif değer yaratmak tüm girişimsel süreçlerin ortak özelliği olmalıdır.
Model 2: Bruyat & Julien (2000)
Bu modelde yazarlar önceki araştırmaları birbiriyle rekabet eden iki yaklaşımı vurgulamak için incelemişlerdir. Bunlar;
a. Girişimci risk alan kapitalistlerden farklı olarak değer yaratmak için üretim faktörlerini organize etme yoluyla her türden iş kuran kişidir.
b. Girişimci risk alan bir yenilikçidir ve bu sıradışı yetenekle elde edilecek kârları sahiplenmek için ekonomiyi bir şekilde etkileyebilir.
Bir yapı olarak tamının önemi üzerinde durmuşlardır çünkü tanım;
1.Ampirik çalışmanın kalitesi ve etkinliğini etkileyebilir.
2.Araştırmacıların çoğu tarafından kabul edilmiştir.
3.Performans düzeylerini ustalıkla öngörmek için yeni değer yaratımı fenomeninin anlaşılmasını kolaylaştırır.
Sosyal yapısalcı bir anlayış benimseyen yazarlar, literatür taraması sonucunda yeni değer yaratmanın temel faktör olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Burada önemli olan yeni yatırım yaratmaktan çok onu sürdürmek olarak düşünülmüş ve yeni bir iş kurmanın bireyi girişimci değil ‘geliştirici girişimci’ yapacağını ileri sürmüşlerdir. Model, Gartner’ın dört boyutunu kapsasa da temel farklılık burada girişimci ve olay/vaka arasındaki ikili ilişkinin girişimcilik araştırması alanında oldukça önemli olan ayrık araştırma sahası haline gelmesidir.
Yazarlar kendi modellerine kavramsal açıdan meydan okuma olarak niteledikleri iki olgudan bahsetmişlerdir.
1.Yeni değer yaratımı sıklıkla birkaç birey ya da takım tarafından başlatılır ki burada liderlik girişimciliğin tanımlayıcı ilkesi olmakta ve birey-yeni değer yaratım ikili ilişkisini yok etmektedir.
2.Yeni değer yaratımı kavramı bir çok açıdan tartışmaya açık bir kavramdır. Bu yüzden ‘değer’in, malların ve hizmetlerin satışı, değişimi veya ticareti olarak tanımlanmış piyasa işlemleri bağlamında görünür olması gerekliliğini ortaya koymuşlardır.
Yazarlar kendilerince girişimcilik araştırmalarının odağında yaratıcı örgütleyici bireyin bulunması gerektiğini belirtmişler ve bununla birlikte ikincil olarak yenilikçi organizasyonların belirdiği süreçlerin de yüksek karşılıklı ilişki bulunan ve önemli bir araştırma odağı olduğunu söylemişlerdir.

Bu model her ne kadar Gartner’ın modeli üzerinde iyileştirmeler yapmış olsa da şu soruyu cevaplama konusunda teorik yetersizlikler göstermektedir: ‘Girişimciler yeni değer yaratımını nasıl yaparlar?’. Çalışmanın amacı ‘kara kutuyu’ (bilinmeyeni/fenomeni) tanımlamak ve odak noktasını tekrardan ‘kara kutu’ üzerine getirmekle sınırlandırılmış ve ‘kara kutu’nun içine bakmaya ya da onu tanımlamaya kalkışmamış olduğundan fazlaca basit olma sorunuyla yüzleşmiştir. Modelin diğer bir zayıf yanı ise Schumpeter (1912/1934) gibi erken dönem ekonomistlerinin belirttiği girişimciliğin doğasının hem yaratıcı hem de yıkıcı olabileceği şeklindeki gözlemlerine uymamasıdır. Girişimsel süreçlerin sonuçları yeni değer yaratma anlamında pozitif, nötr ve hatta negatif olabilmektedir. Bir başka sorun ise değeri yaratan ve değeri yakalayan arasındaki ilişkide göze çarpmaktadır, değeri yaratan ve değeri yakalayan girişimci birey için pozitif olan sonuç, müşteriler gibi paydaşlar açısından negatif olabilmektedir. Son olarak ise model girişimciliği diğer yönetsel süreçlerden etkili bir şekilde ayrıksama konusunda başarısız olmuştur. Bunun kanıtı ise sunulan dörtlü grafikte herhangi bir sürecin girişimsel olarak nitelendirilmesinde inovasyon unsurunun zaruri bir unsur olmamasıdır.
Model 3: Sarasvathy (2001, 2006)
Sarasvathy modelinde girişimcilerin yaptıkları işlerde uzman olmalarını sağlayan şeyi bilmenin bunları nasıl yaptıkları olduğunu anlamakla ilintili olduğu fikrini sunmakta ve çalışmasında şu soruya cevap aramaktadır: ‘Girişimsel uzmanlığın öğretilebilir ve öğrenilebilir unsurları nelerdir?’ Yazarın tutumu Gartner’ın yorumlayıcı ve Bruyat & Julien’in sosyal yapılanmacı yaklaşımının yanında ‘ereksel ötesi’ (beyond teleology) ve pragmatist olarak nitelendirilebilir. Sarasvathy, girişimciliğin dinamik ve değişim bazlı doğasını girişimsel süreçlerin bölümleri arasındaki farkları göz önünde bulundurarak ele almıştır, o da aynı Gartner gibi yaklaşımında girişimci bireyler arasındaki farkları göz önünde bulundurmuştur. Ancak Gartner’dan farklı olarak girişimci ve girişimci olmayan arasındaki farkı ‘icra etme’ olarak adlandırdığı bir kavram üzerinden tanımlamıştır. İcracı mantık karar verme sürecinde neden-sonuç ilişkisinde olmayan bir yaklaşımı kapsar ki burada girişimci fırsat yerine kendini değerlendirmekte, kaybını telafi edeceği kaynakları harcamak yerine kaybını telafi edebileceği kadar yatırım yapmakta, rekabet analizinden çok ağ çalışması (networking) ilgisini çekmekte ve son olarak da çevresel bilgiye reaksiyon göstermek yerine hayal gücünü devreye sokarak yeni yatırımlar veya pazarlar yaratmaktadır.
Daha da ileri gidip acemi girişimcilerle uzman girişimcileri ayrıştırmış ve yöneticilerle girişimcileri ‘icracı mantık’ üzerinden ayrıma tâbi tutmuştur. Sarasvathy ayrıca Bruyat & Julien gibi şirket ve girişimci arasındaki ikili yapıya dikkat çekmiştir (Şirketler başarısız olabilir, girişimciler olmaz) ama aynı zamanda girişimsel sürecin sürekli dizi (continuum) bazlı bir dünya görüşünü benimsemiştir.
Bu sürekli dizi içerisinde, girişimsel işlevler ve yönetsel işlevler arasındaki çakışmanın bazı uzman girişimcilerin yeni şirket kurma süreci ile bir şirketin büyümesi ve büyük şirketin yönetilmesi süreci arasında köprü kurma kabiliyeti eksikliğinden kaynaklandığını ileri sürmüştür. Bu şekilde ‘icracı mantık’ ve ‘öngörüsel mantık’ terimleri bunların tüm yeni yatırım sürecindeki kullanımları üzerinden ayrıştırmasını gerçekleştirmiştir. ‘İcracı mantık’ daha çok şirketin kuruluş sürecinde etkiliyken, ‘öngörüsel mantık’ ise şirketin büyümesi sürecinde etkilidir ancak her iki mantık da tüm süreç boyunca tamamen süreç dışında yer almazlar.
Bu model üzerine eleştirimiz, nedensel ya da öngörüsel mantığa karşın ‘icra etme’ yi başarılı şekilde tanımlama girişimiyken, öte yandan icracı ve nedensel mantığın girişimcide aynı anda bulunan bilişsel aygıtlar olması ve farklı durum ve vakalarda farklı oranlarda kullanılmasının iletilmesi konusunda oldukça başarısız çabasıdır.
İkinci problem ise var olan kaynaklar karşısında öznel olarak oluşan ancak nesnel olarak değerlendirilen icracı fırsatların doğasıyla bağıntılı ontolojik bir karışıklıktır. Bu bakış açısı; icracı mantığın köklerini, derin değişimler üretme yetisi olan bir mekanizma olan girişimsel sürecin keşfine çok da uymayan denge bazlı bir perspektiften konumlar.
‘İcracı mantık’ın (yazar tarafından tanımlanan şekliyle) diğer bir zayıf noktası ise anlamlı insan çabasını göz ardı etmesi, hayal gücü denilen olgunun zaten algılanan bir şeyin akla gelebilir olduğu gerçeğini fazlasıyla yadsıması ve aracı ve çevre arasındaki nedensel alışverişin dünyanın olduğu gibi olan bilgisiyle çerçevelenmiş olduğu gerçeğinden hareket etmemesidir.
Model 4: Shane (2003)
Bu model Shane’in birey fırsat arasındaki bağ üzerinden girişimcilik alanında çalışmak üzere teorik bir taslak oluşturma girişimidir. Shane’in çıkış noktası araştırmacıların çoğunun tüm bölümler arasındaki ilişkileri göz önünde bulundurmadan girişimsel süreci tutarlı bir kavramsal taslak olarak ortaya koyamamalarıdır. Bu çalışma alanını birey merkezli ve çevre merkezli olarak 2 tarafa ayıran Shane bu alanı birleştirme potansiyeli olan bir taslakta bulunması gereken şartları şöyle sıralamıştır;
1.Yeni yollar ve ilişkilerin uygulanması yoluyla faydalanılabilen kâr tabanlı fırsatların var olması
2.İnsanlar arasında harekete geçme yetileri ve harekete geçme istekleri arasındaki değişimler (farklar)
3.Belirsizlik/riske katlanmayı kabullenme ihtiyacı
4.Amaca yönelik örgütlenmenin gerekliliği
5.Bir şekilde inovasyon olmasının gerekliliği
Shane aynı zamanda modeline nelerin varsayılmadığını da belirtmiştir. Bunlar;
1.Örgütleme çabaları fırsatlardan faydalanmak için yeni bir şirket kurulmasını gerektirmez.
2.Uygulama/ hayata geçirme tek bir girişimci tarafından üstlenilmek zorunda değildir.
3.Başarılı çıktılar girişimciliğin gerek koşulu değildir.
4.Girişimsel sürecin bir kısmını açıklayan etmenler diğerlerini açıklamak zorunda değildir.
Shane potansiyel olarak birbiriyle örtüşen ve yinelenen diziler aracılığıyla girişimsel süreç için ortak olan (hepsinde bulunan) olguları şöyle sıralamıştır:
a. Fırsatların var olması
b. Fırsatların keşfedilmesi
c. Fırsatlardan faydalanılması
Shane’e (2003) göre girişimcilik, ‘Girişimcinin kâr getireceğini düşündüğü şekilde kaynakların bir araya getirilmesi için birey tarafından yeni yollar/taslaklar yaratabildiği bir durumda girişimsel fırsatların ve girişken kişilerin arasındaki bağı içerir.’ Shane yeni yollar/taslaklar kavramını eski modellerin optimize edilmesinin karşısına koymuş ve açıkça girişimcilik için inovasyon kavramının gerekliliğini belirtmiştir.
Bunun ötesinde, girişimsel fırsatların karlı olması gerekmediğini ve ekonomik çıkar ile eşlenmemesi gerektiğini belirten Shane girişimcinin bir fırsatın potansiyel olarak kârlı olduğu algısının her zaman aktüel sonuçlarla örtüşmeyebileceğini belirtmiştir. Ancak kâr etme potansiyeli var olarak algılanan fırsatlardan faydalanmak için yeni yollar/taslaklar oluşturma düşüncesi ayrık bir girişimsel süreç özelliği değildir ve bu üçlemeyi (fırsatların bulunması, değerlendirilmesi ve onlardan faydalanılması) girişimciler dışında bilim adamları ve yöneticiler de kendi alanlarındaki süreçlerde kullanabilirler.
Shane’in çalışmasında diğer modeller gibi eksik olan şey ‘yeni’ kavramına atfettiği değerdir. Ayrıca model bileşenlerine ayrıldığında girişimcinin fırsatları keşfetmede ve değerlendirmede önemli rol üstlenebileceği ancak fırsatlardan faydalanılması kısmını bir yöneticiye bıraktığı bir görüntü hiç de garip değildir. Dolayısıyla girişimcilik süreci açısından ayrık olanın başarılı bir değerlendirme yetisi ile fırsatların keşfinin birleşimi olduğu aşikardır ama Shane fırsatların değerlendirilmesi ile alakalı unsurlara çok az dikkat ve dayanak sunmuş tüm dikkatini ve odağını müsrifçe fırsatların var olması, bulunması ve onlardan faydalanılması üzerine harcamıştır.
Modellerin Özeti
Modellerin her biri diğer tür süreçlerle karşılaştırıldığında girişimsel süreçler açısından neyin ortak ve ayrık olduğu konusunda fikir verse de hiçbiri araştırmamızın asıl konusu olan soruya cevap vermede açık şekilde başarısız olmuşlardır.
Gartner’ın modeli sınıflandırmada ve genellemede başarılı olsa da belirim (emergence) kavramının kullanımı inovasyon olgusunu içselleştirme konusundaki yeteneksizliği nedeniyle zayıflamıştır ve aynı zamanda kâr odaklı yeni bir şirket kurulması ile bağlantılandırılan çıktıların gerekliliği ile sınırlandırılmıştır.
Bruyat & Julien’in süreç modeli zamansallıkla alakalı sorunları kapsasa da modelin kendisi fazlaca basitti ve inovasyon kavramına ancak kısmen uyuyordu. Öte yandan modellerin içinde pratik sonuçlara da odaklanan tek model buydu.
Son olarak, girişimcilik teorisini bütünleştirme çabalarının bir parçası olarak, Shane’in modeli kâr odaklılığı girişimci tarafından algılanan potansiyele bağlıyor ve inovasyon kavramı üzerinden girişimcilerin ve yöneticilerin yaptıklarını( yeni yollar/taslaklar bulmak ve olanı optimize etmek) ayrıştırma yoluna gidiyordu. Girişimsel süreç açısından ayrık olanın tanımlanması açısından çaba gösteren tek model de buydu.
İYİ, KÖTÜ VE ÇİRKİN
Kötü: Felsefi ve Teorik Eksiklikler
Bu araştırmanın en önemli sonucu var olan hiçbir girişimsel süreç modelinin hem genel ve hem de ayrık süreç bileşenleri testinde başarılı olamadığıdır. Bunun da ötesinde bu modellerin biri bile girişim teorisinin çoklu bakış açılarına uygun olmak bakımından makul değildir. Her bir teori kullanıcılarından girişimciliğin önsel olarak (a priori) kendi tanımladıkları tanımına bağlı kalmalarını talep ediyordu.
Araştırmacıların ‘girişimsel süreç’ kavramına atfettikleri o kadar heterojen bir yapı sergiliyordu ki her bir modelin kendi yapısı içinde bulunan eşsiz olgular diğer 31 çalışma ile ortak bulundurduklarından oldukça fazla idi ki bu noktada yazarların buluştuğu tek payda girişimcilik fenomeninin süreç bazlı bir yaklaşımla anlaşılabileceği düşüncesi idi.
Türetilmeleri bakımından, 32 süreç modelinden sadece 9 tanesi ampirik çalışmalarla eşleştirilmiş veya ampirik çalışmaları temel almıştı. Çoğunluğu sistematik kanıttan yoksun yapay modeller olarak tanımlanabilir. Daha da kötüsü bu çalışmadan önce başka hiçbir çalışma girişimsel süreçleri uyumlulaştırmak adına bir çalışma içerisine girmemiştir.
Nerdeyse tüm süreç modelleri rekabet ettiği modellerle hemen hemen alakasız oldukları için kendine özgü yapaylıkta sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Gerçekten elimizde olan tüm şey ‘girişimsel süreç’ ifadesinin yapay kullanımıdır ki, girişimciliği dar temalı kapsamda inceleyen farklı multidisipliner teorilerin çeşitliliğin kullanılmasıdır ki bu da farklı bakış açılarının karmaşasından başka bir şey değildir.
Bununla birlikte, incelenen modeller girişimsel süreç açısından dört rakip bakış açısını ortaya çıkarmıştır. Bunlar;
a.Belirme perspektifi : Örgütsel davranış ve stratejik yönetim gibi diğer yönetim çalışması alanlarından etkilenmiştir.
b.Değer yaratımı perspektifi: Yönetimsel işlevler ve girişimsel aksiyonun dönüştürücü işlevlerini ayrıştırmada başarılı olmuştur. Ancak girişimsel sürecin ‘nasıl’ olduğu konusunda fikirleri vardır.
c.Yaratıcı süreç perspektifi
d.Fırsat keşfi perspektifi
Son iki model ise öngörülebilirlik/ öngörülemezlik, nesnellik/öznellik ve dengeleyici olma/olmama bakımından birbirlerinin tam aksi özellikler sergilemekteyken her ikisinin ortak özelliği belirme perspektifi karşısında yaratıcılığı örgütlemenin üstünde tutmalarıdır.
İyi: Yakınsayan 6 Nokta
Bu çalışma göstermiştir ki; girişimsel süreç modellerinin var olan kümesinin parçalı doğasına rağmen, bu araştırmacıların girişimciliğin özü ya da çekirdeği olduğuna inandıkları bazı yakınsayan noktalar bulunmaktadır. Bunlar;
1.Bireyler ve fırsatlar arasındaki ilişki kritik önem taşımaktadır: her fırsat girişimci olduğunu zanneden herkes tarafından değerlendirilemez.
2.Bilginin dönüştürücü ya da yıkıcı değerini kritik bir şekilde tahlil etme ihtiyacı, her modelin belirgin ya da örtülü bir bileşenidir.
3.Girişimsel süreçlerin, olan bir sistemi optimize etmek yerine yeni iş modelleri yaratma yoluyla paydaşlar için değer yaratma yolunun değerlendirilmesini kapsadığı ortak şekilde üstünde durulan bir olgudur.
4.Zaman önemlidir: fırsatlar sonsuza kadar sürmez ve piyasanın kabul ederliği zamanla farklılık gösterir.
5.Aksiyon önemlidir: bir plan ortaya koymak ve kaynakları yönlendirmek tamamıyla düşünceyle alakalı değildir, aksiyon yoksa süreç eksik kalmıştır.
6.İçerik gerçekten önemlidir: girişimsel süreç asla içeriksel tespitinden ayrı düşünülemez ve içeriği anlamak uygun bir sürecin mutlaka bir parçası olmalıdır.
Çirkin
Girişimcilik alanı, yeni kapsamlı ve kanıt bazlı bir girişimsel süreç modeline ihtiyaç duymaktadır. Bu model; sürecin sağlam bir teorik ve felsefi kıymetini veren bir yaklaşımla uyumlu olmalı, ‘girişimcilik’ olarak etiketlenen her eylem hakkında genel ve ayrık olan süreçleri kapsayabilmeli, 6 ortak noktanın ve mevcut olan modellerin olumlu yanlarını içermelidir.
Bu çalışma için anahtar bir kısıtlama olarak belirtmemiz gerekir ki incelenen çalışmalardan sadece biri (Shane, 2003) girişimciliğin genel teorisi olarak modelini ortaya koyma girişiminde bulunmuş ve hiçbir model direkt olarak neyin genel ve neyin ayrık olduğu sorusuna cevap verememiştir.
Yaptığımız analizin en önemli olarak gördüğümüz 4 sonucu aşağıdaki gibidir:
1.Neyin genel ve neyin ayrık olduğu sorusu girişimcilik alanı içerisinde yeterli biçimde ele alınmamıştır.
2.Girişimsel sürecin kavramlaştırılması bu çalışmada ortaya çıkan birkaç orta nokta dışında ortak noktalar yerine farklılıklar içerisinde gerçekleşmiştir.
3.Girişimsel süreç modellerinden sadece bir kaçı ampirik araştırma zeminine oturtulmuştur.
4.Çalışmaların sadece küçük bir kısmı girişimciliğin ‘nasıl’ını kapsayan pratiğe dönük uygulamalar sağlamıştır. Çoğunluk girişimsel süreci teorik bir bakış açısından kavramlaştırmıştır ve söz konusu teorik perspektifler, insani ilişkilerde sürecin rolünün anlaşılması bakımından temeli olan Bergson, Heidegger ve Whitehead gibi çalışmalardan haberdardır.
Sonuç
Bu makale göstermiştir ki; var olan girişimsel süreç modellerinden alınacak bileşenlerle uyumlandırılması açısından acil bir ihtiyaç söz konusudur. Bu modellerin farklı yapıları olduğu göz önüne alındığında da bunun birleştirilmiş bir modeldense uyumlandırılmış bir girişimsel süreç modeli olması daha uygun olacaktır. Bu Van Maanen’in Pfeffer’i bir çok rahatsız edici bakış açısını temizliğe tabii tutmakla suçladığı ‘Stalinist arındırma’yı işaret etmemektedir. Bunun aksine biz Van Maanen’in şu sözleriyle hemfikiriz:
‘Cevaplar eğer gerçekten varsa oldukça farklılık gösteren çalışma alanımızı kapsayan çoksesli fikirlerden gelmelidir. Birbirimizi dinlemeye istekli olmak ve saygıyla dinlemek zorundayız. Amaç; alanı kontrol etmek, prestijimizi arttırmak, katı birisi olmak veya kendi kendine veya faydacıl sonuçlara hizmet eden bir paradigmaya zorlamak değildir. Amaç, bir diğerimizden iz bırakan teorilerimiz ve sonucunda örgütleri anlayışımızın geliştirilebileceği gibi şeyleri öğrenmektir. Bunu sıklıkla unutuyoruz.’
Var olan modellerdeki sorunlardan biri alternatif sesleri dinlememeleri, bir bakıma kendi bildiklerini okumaları ve araştırmalarda zaten girişimciler tarafından oluşturulan ampirik kanıtların kullanılmayışıdır. Var olan modellerin bir çoğu çok az genellik göstermekte ve yaptıkları özel şeylerin özel bir yolla nasıl yapıldıklarını açıklamaya çalışmaktan ibarettir. Van Maanen’in çağrısına kulak veren naif biri alanımızda girişimsel süreci tanımlamak adına ortaya konulan 30 modelin varlığından mutlu olabilir. İnancımıza göre bu araştırma göstermiştir ki oldukça farklılıklar sergileyen alanımız kapsayan çoksesli fikirlerin en iyi tarafları uyumlandırabilecek bir araca bu çalışma alanı çok fena ihtiyaç duymaktadır.
Bahsettiğimiz şey yapay şekilde birleştirilmiş bir modelden çok girişimcilik hakkında çalışırken, onu uygularken ve hakkında konuşurken tam olarak neden bahsettiğimizin daha net anlaşılmasına yönelik var olan kolektif çabanın uyumlandırılması sonucu ortaya çıkmış bir modeldir. Tamamen temel süreç sorunları -ne sürece giriyor, sürecin çıktısı nedir ve dönüşüm nasıl gerçekleşiyor- hakkında daha net olunmadığı ve akademik anlamda bir mutabakata varılmadığı sürece, girişimciliğin gerçek bir felsefi bütünlüğe sahip olan bir çalışma alanı olduğunu söylemek güçtür. Bizden biri bu çalışmadan sonra alanımızın fena halde ihtiyaç duyduğu ve briz biçimde mevcut olmayan uyumlandırılmış bir girişimsel süreç modeli geliştirmeye kalkıştı. (Hindle, 2010a). Bu iki çalışma birbiriyle çağrı- cevap ilişkisi içerisindedir. İnanıyoruz ki uyumlandırılmış girişimsel süreç çağrımızın bu çalışmada yeteri kadar gerekçelendirilmiştir. Önerilen cevabın yeterli bir yanıt olup olmadığı başkalarının sorunudur.
